Ukrayna Savaşı, ABD'nin Erdoğan Yönetimi'ne bakışını nasıl değiştirdi? - Merve Tahiroğlu / POMED

Sıcak Takip’te Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar’a konuk olan Ortadoğu Demokrasi Projesi Türkiye Direktörü Merve Tahiroğlu Türkiye’nin ABD’den nasıl göründüğünü ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın politikalarının ABD’deki yansımalarını anlattı.

Yavuz Baydar: Genel olarak Türkiye’nin dış politikasını, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, savaş halinin sürmesini de içine ekleyerek, içerde de seçime gittiğini aklımızda tutarak şunu sormak istiyorum; genel olarak Türkiye fotoğrafı nasıl görünüyor (ABD Başkanı) Biden yönetimin bakımından?

Merve Tahiroğlu: Bir yıl öncesine hatta altı ay öncesine kıyasla çok çok farklı bir bakış var. Biden bir yıl önce yönetime geldiğinde çok ciddi bir tavır takınmıştı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı. Onu otokrat olarak, diktatör olarak tanımlamıştı. Telefonlarına çıkmamış ve görüşmemişti. Görüşmelerden de pek pozitif bir hava alınamamıştı. Biden yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı’ndan da Türkiye’deki insan hakları ihlallerine karşı pek çok eleştiri yapılıyordu. Şu an durum çok farklı.

Ben, Biden yönetiminin Türkiye’yi daha çok önemsediğini, her ne kadar Biden Erdoğan hakkında çok da olumlu düşüncelere sahip olmasa da Erdoğan yönetiminde karşı çok daha yakın davrandığını söyleyebiliriz. Burada Ukrayna’nın işgalinin ve Türkiye’nin oynadığı rolün büyük bir payı var.

Yavuz Baydar: Nasıl?

Merve Tahiroğlu: Konuyu açmadan şunu belirteyim, bu bakış değişimi bence Afganistan üzerinden başladı, Ukrayna’da pekişti.

Biden yönetimi daha çok müteşekkir gözüküyor. Türkiye diğer NATO üyeleri gibi Rusya’ya karşı çok sert bir tavır takınmadı. Biraz mesafe koydu ama esas oynadığı rol, herkesin müteşekkir olduğu; birincisi krizi çözmek için arabulucu olması ikincisi de Ukrayna’ya İHA ve SİHA satıyor olması. Türkiye’ye yönelik değişimi şuradan anlıyoruz. Rusya’dan alınan S-400’lerle ilgili bir kriz çıkmış, Türkiye’ye yaptırımlar uygulanmış ve F-35 programından çıkarılmıştı. Türkiye bu programa verdiği paraya karşılık F-16 istiyordu. Ancak ne Biden ne de Trump yönetimleri buna onay vermemişti.

Geçen hafta ise Biden yönetiminden, “Türkiye’ye F-16 vermek bizim çıkarımıza olacaktır” türünde bir açıklama geldi. Bunun dışında ABD üst yönetiminden pek çok kişinin Türkiye’ye ziyaretlerde bulunduğunu biliyoruz. (Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü) İbrahim kalın ile Amerikalı mevkidaşı (Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan) arasında telefon trafiği olduğu da biliniyor.

Yavuz Baydar: Bütün bu değişen tavır Ankara tarafından, Saray tarafından net bir şekilde okunuyor olmalı. Bir kez daha Türkiye’nin jeostratejik konumunun öne çıktığı Ankara’da görülüyor. Bu değişen tavır üzerinden Ankara’nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sağ kolu gibi hareket eden İbrahim Kalın’ın ve ekibin farklı bir hareket planına yönelmesi beklenebilir. Yeni durum Erdoğan yönetiminin lehine işleyecek gibi görünüyor. Bu tavır nasıl etkiler?

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, NATO üyeleri gibi yaptırım uygulamadığı halde Tükiye’yi savundu. Ancak Fed Başkanı Jannet Yellen ise ambargoların etrafından dolaşanların cezalandırılacağını söyledi. Bu iki farklı görüş Erdoğan’ın hareketlerini nasıl etkiler?

Merve Tahiroğlu: Dışarı doğru ve içeri doğru nasıl etkileyeceğine bakalım. Bütün bu gelişmeler kesinlikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onun yönetiminin lehinde. Benim gördüğüm Biden yönetimi Türkiye’nin bu yaptırımlara katılmasını pek de beklemiyor. Bunu Ned Price’ın açıklamasından çok net görebiliyoruz.

Türkiye de Ankara da biraz temkinli davranıyor. Biraz Ukraynalının ayrıca Rus’un, hem muhalif hem de oligark Türkiye’ye geldiğini biliyoruz. Türkiye’deki bankaların bu oligaklara karşı daha da temkinli olduğuna dair haberler de var. Zamanında İranlıların yaptırımları delmesine yardım edilmişti. Şimdi ise içerideki ekonomik kriz ve gelecek seçim nedeniyle daha temkinli davranılıyor. 20 yıl sonunda kamuoyu yoklamaları halkın AKP’den uzaklaştığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan gelecek seçimi görüyor ve ekonomik zorlukları bitirmek ya da hafifletmek zorunda.

Bu açıdan bakılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikada pek çok hamle yaptığını, Arap ülkeleriyle yeniden dostluklar kurduğunu görüyoruz. NATO ülkelerine karşı çok daha yumuşak davranıyor. Özellikle Türkiye’ye yatırım yapacak ülkelere karşı.

İngiltere silah ambargosunu kaldırdı, İtalya ile kimi ortak projeler üzerine çalışmalar var. Bunlar dışında başka yatırımlar gelirse bir kısım rahatlama yaratacaktır. Ancak bu rahatlama Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ona yakın iş insanları üzerinde olacaktır. Gerçek anlamda halka ne kadar yansıyacağını görmek ise çok zor.

Yavuz Baydar: Kutupların çok parçalandığı bir dönem içindeyiz. İlginç olansa şu, Batı sistemi bir otokrat ile baş etmek için kendi içinde yeralan bir başka otokrata göz yummak, sırtını sıvazlamak durumunda. Burada çok ciddi bir çelişki var.

Bir taraftan bakıldığında Türkiye – ABD ilişkilerinde, Erdoğan’ın Obama’nın son döneminden itibaren bir pazarlık sürecinde olduğunu biliyoruz. Bu pazarlık sürecinin ortasında Halkbank davası vardı. Bunun dışında Washington’daki Türkiye Büyükelçiliği önünde protestocuların Erdoğan’ın korumaları tarafından dövülmesiyle ilgili bir süreç var. Bütün bunlar iç içe geçiyor.

Biden yönetiminin Türkiye ile şu an için stratejisi nedir? Var mı böyle bir strateji yoksa bir karmaşa hali mi var?

Merve Tahiroğlu: Karmaşa hali var. Bir strateji varsa da bunu şöyle değerlendirelim, bekle ve gör. Sorunların mümkün olduğunca üstünü örtbas etmeye çalışalım. Biden’ın önünde bir seçim daha var ve dış politikaya çok da odaklanamayacak. Bu bir yıl daha Ankara’nın suyuna gitmeye çalışalım yaklaşımı olacaktır.

Bu blok bozuk ya da eksik. Eksik içeriğe sahip olabilir ya da orijinal modülü etkinleştirmeniz gerekebilir.